Beşiktaş Escort – İstanbul Escorts Bayan • 2025
Ömer Lütfi TOPAL’ın öldürülmesi olayı ile ilgili olarak Sami HOŞTAN ve Ali Fevzi BİR ile birlikte gözaltına alınan polis memurları Ayhan ÇARKIN, Oğuz YORULMAZ ve Ercan ERSOY ile birlikte diğer polis memurları Enver ULU ve Mustafa ALTINOK, bu olayın vuku bulduğu döneme tekabül eden zamanda, alelacele Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip BUCAK’ın koruması olarak onun yanına verilmişlerdir. Cumhuriyet Başsavcılığında sanık olarak alınan ifadesinde, Haluk Kırcı’nın da orada bulunduğu ve onlarla birlikte oldukları anlaşılmıştır. 2 sayfalık belge ile ilgili olarak; Yalçın KÜÇÜK'ün Haymana cezaevinden Aydınlık Dergisi gönderdiği bir mektup olduğunu beyan ettiği, Gizli Tanık DENİZ 04.06.2008 tarihinde alman ifadesinde; 1986-1987 yıllarında Abdullah ÖCALAN'm Bekaa Vadisinde bulunan Helve kampında bulunduğu sırada gazeteci ve siyasi kimliği olan Doğu PERİNÇEK'in röportaj adı altında geldiğini, Doğu PERİNÇEK'in Abdullah OCALAN'la görüşmesinin ardından bu görüşmesini bir kitap haline getirip yayınlatması ve Aydınlık dergisinde dizi halinde yayınlamak suretiyle varlığı yokluğu çok fazla hissedilmeyen Abdullah ÖCALAN ve PKK örgütünün Türkiye siyasetinde gündemleşmesini ve Türkiye içerisinde örgütün taban bulmasını sağladığını, 15 Ağustos 1984 olayları ile örgüt adım Türkiye'de hissettirmişse de daha sonra yapılan operasyonlarla ağır darbeler aldığını, siyaseten de sıkışmış bir durumda olduğunu, yayınlanan bu görüşmenin adeta örgüt için bir can simidi haline geldiğini, bu röportajın yayınlanması ile Doğu PERİNÇEK'in örgütün adeta ikinci lideri konumuna geldiğini ve yayınladığı kitabın örgüt mensuplarının evlerindeki kitaplıklarda yerini aldığını.
UMUR, Hurşit TOLON, Mustafa BALBAY, Sabih KANADOĞLU, Sinan AYGÜN ve Turhan ÇÖMEZ'in isimlerinin bulunduğu tespit edilmiştir. Yalçın Küçük Sanık Turhan ÇÖMEZ'in Asus marka bilgisayarı içerisindeki Western Digital marka harddisk içerisinde; “Yusuf Ziyad.doc” isimli bir msvvord belgesi tespit edilmiştir. Sanık Tunç AKKOÇ'tan ele geçirilen Samsung marka 1399 seri numaralı harddisk içerisinde; “Ankara Attila İlhan Kültür Merkezi Etkinlikleri” başlığı altında; 10 Ocak 2008 Söyleşi, Devrimler Çağı Bitti mi? Şeklinde yazının yer aldığı, Sanık İsmail YILDIZ'dan el konulan Seagate marka sn3hs8xlpb seri numaralı harddiskinde; “SABETAYİZM VE GERÇEKLER! ÜNİTER DEVLET, ÜNİTER MİLLET TANIMLAMASI, SADECE REJİMLE VE KEMALİZİMLE ALAKALI DEĞİLDİR, AYNI ZAMANDA MİLLETİN BEKASI İLE DE İLGİLİDİR” başlıklı word belgesinde; “ Türkiye Cumhuriyetinin, Sabetayist bir ayağı olduğu iddiası ise Siyonist bir söylemdir. Evet, Türkiye de Yahudiler, Sabetayistler, Masonlar ve Siyonistler vardır ve hep olmuştur. Ancak Türkiye Cumhuriyetini, Sabetayistler, Masonlar ve Yahudiler kurmamıştır. Tam tersine Yahudiler, Sabetaylar ve Masonlar Osmanlı Devleti'ni yıkarak Türk varlığını ve Devletini hedef almışlardır. Deşifre edilen, söylediklerini inkar etmeyen, Diyarbakır eskort , Siyonist lobilerin ve Masonların Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni (de aynen, Türk olan Osmanlı Devleti'ni hedef aldıkları gibi) hedef aldıkları ortadadır. Son dönemde EFENDİ kitabı başta olmak üzere, Yalçın Küçük ve daha birçok odak Türkiye'de yerel ve genel düzeyde başarılı olmuş her branştan her meslekten insana “SABETAYİST” damgasını vurmaktadır. Nerede ise iyi güreşen “deve”, iyi yemleyen ve çok süt veren “inek” ve iyi koşan “at” bile “SABETAYİST” ilan edilecek. Bu topraklarda tarihimizde olduğu gibi hem Türkiye'de hem bölgemizde ve hem dünyada başarılı olmuş Türk çoktur ve olmaya da devam edecektir. Ancak her zirveye tırmananı hasetle, kıskançlıkla ve başka sebeplerle “Sabetayist”, “İslamcı”, “Türkçü”, “Mason”, “Kürtçü” diyerek ötekileştirmek, Türk birliğini bozmayı, Türk Devletini yıkmayı hedefleyenlere destek vermekle sonuçlanacaktır. Oyun açıktır: Bazı kelimelerin, eklerin ve kavramların üzerinden giderek, bazı isimleri baz alarak her başarılı aileyi ve kişiyi “Sabetayist” ilan etmek bir Siyonist taktik ve stratejisidir. Bu taktik ve strateji “demografik” yani nüfus sorunu yaşayan Yahudilerin sayısını arttırmak için kurgulanmıştır. Bu Siyonist taktiğe ve stratejiye göre, dünyanın neresinde başarılı bir aile ve birey varsa Sabetayist, dönme, Yahudi göçmeni olarak nitelendirilerek ötekileştirilmekte, bu yolla Yahudi nüfusu, aidiyet duygusu yok varsayılan nitelikli nüfusla arttırılmak istenmektedir. “Şeklinde ifadeler içerdiği tespit edilmiştir.
K Şeklinde biten ve Ergenekon silahlı terör örgütü amaçları doğrultusunda hazırlanan bu örgütsel içerikli dokümanın sonuç kısmında bulunan “Bu gizliliğin mutlak çözümlenmesi, “1924 mübadelesi ile Türkiye'ye göç eden Sabetaycılar “in tümünün kamuoyu önünde deşifre edilmesi ve cemaatin kontrol altına alınması ulusal çıkarlar açısından gerekli bir zorunluluktur.'” Denilmesinden Şüpheli Yalçın KÜÇÜK' ün Ergenekon silahlı terör örgütü içinde önemli bir konumda olduğu, Sabetaistlerin deşifresinden sorumlu olduğu, son yıllarda bu konularda yazılmış kitaplar da göz önüne alındığında bu dokümandaki kararların uygulanmasıyla bir çok kişinin Sabetaist olduğu yönünde dezenformasyon faaliyetlerinde bulunulduğu anlaşılmaktadır. Bu gizliliğin mutlak çözümlenmesi, “1924 mübadelesi ile Türkiye 'ye göç eden Sabetaycılar “in tümünün kamuoyu önünde deşifre edilmesi ve cemaatin kontrol altına alınması ulusal çıkarlar açısından gerekli bir zorunluluktur. Tarihsel süreç içinde ele alındığında görülmektedir ki, pek çok ülkenin resmi istihbarat örgütlerinin en başarılı ajanlarının bile deşifre olabildiği bir dünyada yaşanıldığı gerçeği ortaya çıkmaktadır. Fark ettiniz mi, bazen en sıradan sokaklar bile bazen en ilginç hikayelere ev sahipliği yapabilir? D.'nin “İzliyoruz hocam genelde de ama dünkünü izleyemedim hocam” dediği, Y. KÜÇÜK'ün “Olabilir Haber Türk'te de oluyordu bazen herhalde izliyorsunuz şey yapabiliriz yani İstanbul 'da bir vaktimiz olursa benimde çok şeyse bir ara görüşebiliriz” dediği, İ.
D.'nin “Tamam hocam” dediği, Y. KÜÇÜK'ün “Oldu peki İrfandı değil mi” dediği, İ. Tape No:9099, 30.12.2008 günü Füsun ile yaptığı telefon görüşmesinde özetle; Füsun'un “Şimdi Sıtareyle biz ayrıldık da bana bir şeyler anlattı sizinle paylaşayım onu aslında ben anlatmak istiyordum ama hocamıza yanlış imaj yaratmak istemedim her şeyi anlatıyor dedim Sıtareye çok güvenebilirsin hayır biliyorum da ben kendim dedim ama bilmesinde yarar var şuanda Merdan beyle diğer Oruçlu mu benim işte isim tutamıyorum ya hocam ” “Diğer bey yani arasında bir sürtüşme var dedi televizyonla ilgili çünkü Tuncay bey diğer beye demiş ki git İstanbul 'a da sahip çık bir düzen kur fakat Merdan bey orası benim kraliyetim diye böyle bir şey var problem var” dediği, Y.KÜÇÜK'ün “doğru ben bunlara süpriz olarak gelmez bana” “Çünkü çok gençler yönetmek için” “Birbiriyle şey yapmışlar ama” dediği, Füsun'un da “Evet” diyerek onayladığı, Y.KÜÇÜK'ün “Ben anlamadım neymiş ihtilaf Tuncay şey mi diyormuş yani” dediği, Füsun'un “Yani şey galiba diğer bey Cumhuriyetinde yönetim kurulunda falan yani pekte bir şeye ihtiyacı yok fakat Tuncay bey İstanbul un gidişatından memnun değil hatta sinirlenip kapatın kardeşim o zaman demiş” “Yahutta sen bir orayı düzelt adamda gidince Merdan bey bundan tabii sinirlenmiş burası çok iyi benim himayem altında falan gibi fakat Sitare diyor ben bugün bu akşam hocamla hem partiyle ilgili hem televizyonla ilgili ne konuştuysak bunu mektup yapıp avukat aracılığıyla gönderecem” “Çünkü diyor çok değerli şeyler öğrendim bende şey dedim Sitarye yani her konuda bu iki şeyle ilgili güvenip danışabileceğin ama diyor zamanı falan zaten hocam zamanı yoksa söyler şey iş yapar insandı” dediği, Y.KÜÇÜK'ün “Ya yok benim zaman ben bir güzel lafım var ben çalışkan olduğum için benim zamanım vardır tembellerin zamanı yoktur şimdi bunlar normaldir” “Oraya bir yeni yönetim getirmek lazım bunlarda benim görebildiğim bir atalet var” “Ama çözerler onu” “Aradın iyi oldu ben de şunu söylim” “Başlarken bir başında götürecek diyelimki Ertürk birde Editör olarak Pınar dan başkasını alma şuanda” dediği ve görüşmenin devamında Füsun'un “şey isim listesinin son şeklini ben size sunacağım ” dediği, Y.KÜÇÜK'ün “Tamam ondan sonra” “Gayet güzel Sitara hanıma da söyleyin bu olur tabi atalet var orda birazcık ben onları söylemedim üstü açık bana göre” “Köylü usulü götürüyorlar ” “Bu şey olarak cesur götürmek lazım ” dediği, Füsun 'un “Partiyle ilgili diğer şey Alemdar bey mi ben bilmiyorum” “Orda da Sitare aslında çok şey bir kız zeki bir kız” “yine aynı şekilde adamın hiçbir şeyden anlamadığını fakat nasıl bir iletişimcidir onu da anlamadım dedi” dediği, Y.KÜÇÜK'ün “bakşimdi ona söyliyeyim ben ona üstü kapalı olarak söyledim” “Üniversite profesörlerinden hele iletişim profesörlerinden hiçbir şey olmaz” dediği tespit edilmiştir.